HASED ATE$i KENDINI YAKIYORDA HABERI YOK..
Kardeslerim,
Hased (kıskançlık), başkalarının elindeki nimeti çekememek, bu nimetin, o şahsın elinden alınmasını istemektir. Gıpta ise başkasının sahip olduğu imkanları beğenmek, sevmek ve meşru yollardan o imkânlara kavuşmayı istemektir. Gıpta güzel bir haslettir. Hased, fertlerin gelişmesini önleyen, insanı içten içe yıkan, pek müzmin, pek çirkin bir huydur. Bunun için dinimizde hased, haram kılınmış ve ahlâk-ı rezîlelerden sayılmıştır.
Kardeslerim,
Hased öyle bir kurttur ki, genç-ihtiyar, kadin-erkek,alim-cahil, hoca- talebe demeden herkesin içinde kendisine rahat bir barınak bulabilir. Musallat olduğu her bir ruhu kemirir durur.
Tarihte nice âlimler, nice âbidler, nice kahramanlar, nice kadin-erkek hased yüzünden âleme maskara olmuşlardır.
Kardeşi kardeşe, arkadaşı arkadaşa, komşuyu komşuya, âlimi âlime, kaynanayı geline, gelini kaynanaya düşman yapan yine hep bu fitnedir. Birlik, beraberlik içinde görünen nice dostlar, bunun tekme tokatlarıyla nasıl da darmadağınık olmuşlardır.
Kardeslerim,
Mikroplar, bedenen zayıf düşmüş insanlara musallat oldukları ve kendilerine yem olarak öylelerini buldukları gibi, hased mikrobu da ruhen fakir düşmüş, ruhen çökmüş insanlara musallat olur; bu suretle onların zaten yıkılmaya yüz tutmuş ruhlarında bir müddet saltanat kurar.
Hased, hırs ve kinle pek kolay dost olur, o ne yapıp yapıp hırslı ve kindar kimselerin ruhlarını hemen buluverir. Ve, bu zavallı ruhların sağlam kalan taraflarını da bir güve gibi kemirmeye devam eder durur.
Kardeslerim lütfen simdi kendimizi soralim.
Bu davetsiz misafir, bizim kapımızı da çalabilir. Bizim içimizde de kendisine bir çevre bulabilir. Bunun için kendimizi bir “suje” yerine koyup deneyelim. Acaba arkadaşlarımızın başarı ve mutluluğunu kendi başarı ve mutluluğumuz bilip sevinebiliyor muyuz? Dostumuzun veya arkadasimizin meşrû ticaretinden büyük kârlar elde etmesine dayanabiliyor muyuz? Hatta bundan büyük bir zevk alabiliyor muyuz? İşte bu sorunun cevabı hased karşısındaki yerinizi tayin edecektir.
Komşumuzun, tanıdığımızın, çoluk çocuğuyla çok mesut bir aile hayatı sürdüğünü görünce “Ne güzel, Allah bunu herkese nasib eylesin” diyebiliyor muyuz? Çünkü, bu da çok önemlidir; içimizden bir kimseye nasib olmuş bir saadetin herkes tarafından erişilmesini, paylaşılmasını arzu etmek bir ruh zenginliğinin işaretidir. Hased böyle ruhlara saldırmayı göze alamaz.
Hased ateşi içimizde alevlendiği zaman, hemen Cenâb-ı Mevlâmıza sığınalım. Bir taraftan da abdest ve boy abdesti ile onu söndürmeye çalışalım. Hasedi en çok yıldıran şey kadere imandır. Hased, içimizde ne kadar şahlanırsa şahlansın, kadere imanımızı takviye ettiğimiz zaman, onun derhal dizlerinin feri kesilir. Hulâsa iman ve ibadet nurundan o çok yılar. Çünkü, onun çok iyi bildiği gibi bu nur mutlaka onun belini kırar.
Hasetçinin de bize şerri dokunabilir; ama ondan korkumuz yoktur. Çünkü, Felak suresinin son ayetinde Allah, “Hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah’a sığının” buyuruyor. Dikkat ettiniz mi hased, hasetçi işte böyle ayetlere konu olmuştur, bunu hiç unutmayalım. Her şeyin dizgini Cenab-ı Hakk’ın elindedir. O, dilemedikçe bize hiçbir fenalığın tesiri dokunmaz. O halde Onunla dost olalım, her korkudan, her sıkıntıdan her felaketten, her musibetten böylece kurtulalım.
Kardeslerim, son olarak su olayida aktarip yazimi sonlandiracam insaallah.
Tanınmış ruh hekimlerinden Prof. Dr. Ayhan Songar, fakültelerinin bir mezuniyet gününde öğrencilerine yaptığı bir sohbette şunları söylüyor: “Birbirine gerçek dost iki kadın gördünüz mü? Ben görmedim. Her kadın bütün diğer kadınları kendine rakip görür ve (bilerek veya bilmeyerek) hepsinden nefret eder. Bu, kadınlığın tabiatında vardır. Erkeklerde ise bu rekabet hissi daha çok meslektaşlar çevresine inhisar etmektedir. Daima, kendi yapamadığımızı yapana hasedle bakar, ondan nefret eder, onu küçültmek isteriz.”
Allahim bu hased belasindan basta nefsimi sonra tüm inanalari koru,AMIN...